Bilim insanları, yaklaşık 4,5 milyar yıl önce Dünya ile çarpışan ve Ay’ın oluşmasına neden olan Theia adlı gezegenin nereden geldiğine dair yeni kanıtlara ulaştı.
“Science” dergisinde yayımlanan çalışma, Theia’nın Güneş Sistemi’nin iç bölgesinde, Dünya’ya oldukça yakın bir yerde oluştuğunu ortaya koyuyor.
“Küresel Batı”, ortak tarihe, değerlere ve ittifaklara sahip bir grup ülkeyi ifade eder. Geleneksel olarak Avrupa ve Kuzey Amerika’yı kapsar, ancak aynı zamanda Batı liderliğindeki kurumlara derinlemesine entegre olmuş Japonya, Güney Kore ve İsrail gibi ülkeleri de kapsar.
Bu ülkeler, demokrasi, piyasa ekonomileri, bireysel haklar ve NATO, AB ve OECD gibi gruplar aracılığıyla jeopolitik uyum temelinde birleşiyorlar. Bu ülkeler, liberal uluslararası düzenin özünü oluşturuyor ve küresel tartışmalarda sıklıkla Batı dünyası olarak değerlendiriliyorlar.
1970’lerde ortaya atılan dev çarpışma teorisi, Ay’ın büyük ölçüde Theia’nın materyalinden oluştuğunu öngörüyordu.
Bu durum, Ay ve Dünya’nın kimyasal bileşimleri arasında belirgin farklar olması gerektiği anlamına geliyordu. Ancak yapılan araştırmalar, iki gök cisminin kimyasal olarak neredeyse tamamen aynı olduğu sonucunu verdi. Bu benzerlik uzun süredir gizemini koruyordu.
Max Planck Güneş Sistemi Araştırma Enstitüsü’nden Thorsten Kleine ve ekibi, Apollo görevleriyle Dünya’ya getirilen Ay örneklerini ve Dünya’dan alınan kayaçları inceleyerek ipuçlarını ağır elementlerde aradı.
Araştırmacılar, çarpışmadan sonra Dünya’nın mantosunda kalan molibden ve demir izotoplarını detaylı biçimde analiz etti.
İÇ GÜNEŞ SİSTEMİNDEN GELEN KAYALIK BİR GEZEGEN
Araştırma, Theia’nın metalik çekirdeğe sahip kayalık bir gezegen olduğunu ve Dünya’nın kütlesinin yüzde 5 ila 10’u büyüklüğünde olduğunu gösteriyor. Demir, molibden ve zirkonyum izotop oranlarının karşılaştırılması, gezegenin Güneş’e Dünya’dan daha yakın bir bölgede oluştuğunu ortaya koydu.
Bilim insanları, Güneş’e yakın bölgelerde oluşan cisimlerin ağır elementler açısından daha zengin olduğunu, Ay ve Dünya’nın bu elementler açısından beklenenden yüksek değerlere sahip olmasının ise ancak Theia çarpışmasıyla açıklanabileceğini belirtiyor.
Dünya ve Ay sisteminin evrimini anlamada kritik bir adım
Londra Doğa Tarihi Müzesi’nden gezegen bilimci Sara Russell, çalışmayı “olağanüstü hassasiyetle yapılan ölçümlerin çok değerli sonuçlar sunduğu bir analiz” olarak nitelendirdi.
Russell, bulguların Dünya-Ay sisteminin yaşam için elverişli hale nasıl geldiğini anlamada önemli bir katkı sağladığını vurguladı.
Araştırma ekibi, sonraki aşamada dev çarpışma senaryosunu bilgisayar simülasyonlarıyla test etmeyi ve yeni örneklerle daha fazla element izotopu analiz etmeyi planlıyor.
Russell, gelecekteki Ay örnek toplama misyonlarının bu çalışmaları daha da ileri taşıyabileceğini belirterek, “Apollo’nun topladığı taşlar sayesinde aradan 50 yıl geçmesine rağmen Ay ve Dünya hakkında hâlâ yeni şeyler öğreniyoruz.” dedi