Altın fiyatları yıllık yüzde 95 yükseldikten sonra ons bazında 4 bin 391 dolarlık zirve noktasına göre yüzde 10 düşerek 3 bin 938 dolara indi.
 
			Vatandaş, Merkez Bankası ve Hazine’de toplam 5 bin ton altın olunca altının fiyat değişimleri Türkiye’yi çok fazla ilgilendirmeye başladı.
Son olarak altının yıllık yüzde 95 yükseldikten sonra ons bazında 4 bin 391 dolarlık zirve noktasına göre yüzde 10 düşerek 3 bin 938 dolara inmesi soru işaretlerini artırdı. Önce altını neden yükseldiğini hatırlayalım. Başta merkez bankalarının rezerv olarak altın biriktirmesi bunun yanı sıra jeopolitik riskler, doların zayıflığı, Fed’den daha fazla faiz indirimi beklentisi ve hisse senedi piyasalarında düzeltme endişeleri altını tarihi zirveye taşıdı.
Habertürk’ün haberine göre, zirve noktasından itibaren ABD-Çin ticaret görüşmeleri için tarih belirlenmesi ve ABD borsalardaki yükseliş altının hızını kesti. Kar satışları başladı. Bu düşüşün sürüp sürmeyeceğini veya tekrar yükseliş trendine girilip girilmeyeceğini anlamak için biraz tarihe bakmakta fayda var. Altının daha önceki 3 yükselişinin ortalama süresi bin 62 gün. Son yükselişte ise gün sayısı 735. Bu yükselişe en yakın olanı 1976 ile 1980 arasındaki 856 gün. Yani tarihe bakarsak altının ortalama 327 gün daha yükselmesi beklenebilir. Veya 1980’i baz alırsak 121 gün daha var. Tabi başta merkez bankalarının alımları olmak üzere şartların farklı olduğunu tekrar vurgulayalım.
HIZLI YÜKSELİŞ 2011’E BENZETİLİYOR
Diğer yandan bu hızlı yükseliş 2011’e benzetiliyor ayrıca 1979’daki yüzde 120’yi aşan yükselişi de baz alırsak daha gidecek yol var gibi dursa da 2011’deki gibi 6 yıl dinlenmesi de olasılık dahilinde.
Özellikle hızlı yükseliş endişeleri artırıyor. Zira altının ons başına 3 bin 500 dolarından ons başına 4 bin dolara sadece 36 günde çıkması, önceki ons başına 500 dolar artışlı dönüm noktaları arasındaki ortalama 1.036 güne kıyasla çok hızlı kalıyor. Bu son hareketin göreceli olarak sadece yüzde 14’e ve günde ortalama 50 baz puana denk gelmesi 2011’deki benzerliği artırıyor.
SPEKÜLATİF ALIMLAR DA DOYMAMIŞ GÖRÜNÜYOR
Uzmanlar dönüm noktalarının (2022-2025 gibi) temel anlamdan ziyade psikolojik ve teknik açıdan daha fazla önem taşıdığına dikkat çekiyor. Ve dikkat edilmesi gereken tek şey altının tek bir yıldaki performansı değil, aynı zamanda bir yükseliş trendinin uzunluğu ve altında yatan etkenler.
Ağustos sonundan bu yana 21 milyar dolar artan ve yıl başından bu yana toplam değeri 67 milyar dolara çıkan altın ETF’deki artışın da dikkat çekici olduğunu biz de vurgulayalım. Verilere göre altın ETF’leri bu yıl 638 ton ekleyerek toplam varlıkları 3.857 tona çıkardı; bu da Kasım 2020’deki 3.929 tonluk zirvenin yüzde 2 altında. Ayrıca, altın ETF’leri son 500 ABD doları/ons artışında yalnızca 128 ton yükseldi.
ALTININ KARŞISINDAKİ ETKENLER
Altın tahsislerinin hedeflere yaklaşması, stratejik yatırımcıların portföylerini yeniden dengelemelerine yol açabilir.
Altın için teknik göstergeler – RSI 90’ın üzerinde ve fiyatlar 200 günlük ortalamalarının yüzde 20’sinden fazla üzerinde – aşırı alım piyasasına işaret ediyor ve bu durum kısa vadeli yatırımcıları geri dönüşe hazır hale getirmeye yöneltebilir.
Yatırımcıların nakit arayışı nedeniyle sıkılaşan kredi koşulları, altın gibi yüksek performans gösteren varlıkların tasfiyesine yol açabilir. Son dönemdeki yatırımcı direncine rağmen, dolardaki sert düşüş hala bir tehdit oluşturuyor.
Altın fiyatlarındaki hızlı artış, güçlü bir mevsimsel dönemde tüketici talebini muhtemelen azaltacak. Jeoekonomik risklerin çözülmesi, sermayenin varlıklar üzerindeki riske kaymasına neden olabilir.
Daha geniş bir yatırımcı tabanı: Düşük maliyetli ETF’lerde, 1 onsluk COMEX vadeli işlemlerinde ve Çin ve Hindistan’daki düzenleyici değişikliklerde büyüme, kurumsal stratejik tahsislere kapı açıyor. ABD dolarının laik zayıflığı, yabancı yatırımları ve ABD varlıklarından potansiyel çıkışı teşvik ediyor.
ABD’nin kalıcı politika belirsizliği ve artan jeopolitik gerilimler. Enflasyon ve işgücü piyasasındaki zayıflık, durgunluk riskini artırabilir