Acıbadem Kayseri Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bünyamin Kaplan, yeni aygıt ile hastanın teneffüs hareketlerini izlemek …
Acıbadem Kayseri Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bünyamin Kaplan, yeni aygıt ile hastanın teneffüs hareketlerini izlemek suretiyle tüm bedendeki çok küçük hacimli yahut riskli organlara komşu olan tümörlerin, olağan dokuları azamî koruyarak tedavi edilebildiğini söyledi.
“Kritik organların etrafındaki lezyonlar tedavi edilebilecek”
Truebeam prosedürünün temel özelliğinin çok küçük lezyonları etrafındaki olağan doku ve organlara ziyan vermeden tedavi etmek olduğunu söyleyen Prof. Dr. Bünyamin Kaplan, “Truebeam ismi verilen Lineer Akseleratör tabanlı bu usulün, temel özelliği aslında bedendeki tüm makûs huylu tümörleri tedavi edebilmekle birlikte, daha çok, başta beyinde lokalize tümörler olmak üzere çok küçük boyuttaki tümörleri, tedavi edebilmesidir. Aslında bir manada halk ortasında da nokta atışı ismi verilen; direkt maksada yönelik olarak ışın verirken etrafındaki olağan dokuyu büsbütün koruyarak, yalnızca kanserli dokuyu tedavi edebilme özelliğine sahiptir” dedi.
“0.5 cm’den küçük tümörlerde de kullanılabiliyor”
Prof. Dr. Bünyamin Kaplan, Truebeam metodunun hastanın hareketlerine hassas formda tedaviyi uygulayabilen ve boyutu ne kadar küçük olursa olsun yalnızca tümörü ışınlayabilen bir aygıt olduğunu söyleyerek, “En çok beyin tümörlerinde bu aygıtı etkin biçimde kullanma imkanı olup, çok küçük boyuttaki tümörleri rahatlıkla tedavi etme imkanı sağlamaktadır. Bu aygıtla birlikte bu sisteme entegre edilen ‘Vision Art’ ismini verilen bir özellik sayesinde, hastanın tedavi öncesi yüzeysel beden imajı alınıp tedavi sırasında hastanın en ufak bir hareketi kelam konusu olduğunda bunu algılayarak tedaviyi durdurmaktadır. Bu özellik göğüs ve akciğer hastalarının tedavisinde değerli bir rahatlık sağlamaktadır. Şöyle ki, hastalar ışınlanma sırasında doğal olarak nefes alıp veriyorlar. Bu nefes alma sırasında aygıt hastanın teneffüsünü yahut beden hareketlerini takip ediyor ve hedeflediğimiz alanın yeri değiştiğinde ışınlamayı durduruyor. Dolayısı ile hiçbir halde, hedeflediğimiz alanın dışına taşmadan direkt yalnızca tümörü ışınlıyor. Aslında özetle, hareketli organlardaki ya da kritik ve riskli dokulara çok yakın bölgelerdeki tümörleri; boyutu ne kadar küçük olursa olsun, çok net bir biçimde yalnızca tümörü ışınlayabiliyor. Ayrıyeten, yalnızca tümöre, direkt yüksek doz verilebildiği için tedavi gün sayısı da 3-5 gün üzere kısa bir mühletle hudutlu olabilmektedir” sözlerini kullandı.
“Cerrahi yapılamayan hastalara ışınla ameliyat ediyoruz”
Truebeam’in tüm sisteminin bilgisayar denetimli olduğunu belirten Dr. Kaplan, kelamlarına şu formda devam etti:
“Bu prosedürün özelliği, radyocerrahi için kullanılmasıdır. Olağanda biliyorsunuz pek çok tümör açık yahut laparaskopik cerrahi sistemlerle, yani bildiğimiz klasik cerrahi prosedürlerle tedavi edilmektedir. Kimi hastalarda ise, gerek tümörün yerleşim yerinden ötürü gerekse hastanın medikal sorunları sebebiyle cerrahi yaklaşım mümkün olamamaktadır. Örneğin, akciğerdeki 1 cm.’lik bir tümörün yerleştiği yer prestiji ile cerrahi imkanı yoksa ya da hasta medikal olarak cerrahi talihi olmayan bir hastaysa, biz bu tümörü Truebeam ile tedavi edebilir ve kitleyi yok edebiliriz; adeta açık cerrahi yapmışız ve o tümörü cerrahi olarak çıkarmışız üzere. Bu nedenle de bu tekniğe radyocerrahi (ışınla cerrahi) prosedürü denilmektedir ve Truebeam bunun için geliştirilmiştir.”
