Ruh Sağlığı Derneği Başkanı Dr. Ömer Akgül, Kahramanmaraş’taki iki büyük deprem sonrası ülke genelinde yaşananlara ilişkin ‘Merhamet ve yardımlaşma duygumuzu zor zamanlarda nasıl koruyabileceğimize yönelik bir yazı paylaştı.
6 şubat tarihinde yaşadığımız deprem afetinin ruhumuzda bir çok psikolojik fay kırıklıklarına da sebep olacağını tahmin edersiniz. Bunlardan bir tanesi de yardımlaşma davranışımızın temelindeki merhamet duygumuzun zarar görmemesi. Lütfen dikkatinizi çekmek istediğimiz bu konuya bir göz atın. Ve bu konudaki düşüncelerimizin tamamını bir bütün olarak değerlendirin. MERHAMET ÇINARIMIZI KORUYALIM Çeşitli mecralardan edindiğimiz “yardım göndermeyin, tırcılar yerlere döküyor, israf oluyor, eski eşya göndermeyin, saçma sapan şeyler göndermeyin, yağma yapılıyor, afetzedeler ihtiyaçlarının dışında ve fazlasını stokluyor, yardımlarda insan seçiliyor, yol kesilip yardımlar talan ediliyor, vb” bir çok bilgi, maalesef bizlerin yardım tutumlarını etkiliyor. Bununla birlikte (afet travmasının şok etkileri bağlamında düşünmemiz gereken) afetzedelerin de, gelen kıyafetlerin renk desen seçmesi, hiç kullanılmamış ayakkabıların kutusunu açıp, bir tanesine karar verene kadar deneyip deneyip, açmış olduğu kutulara denediği ayakkabıları koymadan, ortalığa atıp karıştırması ve bağışların kullanılamaz hale gelmesine sebep olması, vb haberlerden dolayı, bizi insan kılan merhamet pınarlarımızın kurutulmasına müsaade etmeyelim. Merhamet ve diğergamlık duygusu başka zamanlarda da bizlere lazım olacak. İlk başta coşkun bir heyecan ve aidiyetle giriştiğimiz yardımlaşma seferberliğinden bu ve benzeri haberlerden dolayı önce geri çekilme evresine, sonrasında duyarsızlaşma sürecine giriyoruz. Sonrasında da en kötüsü ise bu öğrenmenin başka bir zamana veya olaya transfer edilmesi gerçekleşiyor. Merhamet duygusuna ihtiyacımız olacak bir başka zamana bu öğrenilmiş çaresizliğin transfer edilmesi, seyirci rolünü kabullenme gibi bir talihsizliğe sebep oluyor. Ve artık yardımlaşma tutumumuz merhamet duygumuzla birlikte bir başka enkaza dönüşen evreye geliyor. MERHAMET BİZE HER ZAMAN LAZIM Rahman ve Rahim’den beslenen merhamet çınarı, insanoğlu için en önemli duygulardan birisidir. Merhamet Küllinin cüziye en büyük armağanlardandır. Merhamet sevkettiği davranış bakımından insanı iyi eden bir cevherdir. Çünkü merhamet duygusunun sevk ettiği davranışlardan biri olan “yardım etmek”, zenginin fakire yönelik bir iyilik eylemi değildir. Aynı şekilde yardım etmek güçlünün zayıfa, üstün asta, amirin memura, çok bilenin az bilene yönelik bir iyilik eylemi değildir. Yardım etmek aslında kişinin kendisine yönelik yapmış olduğu bir iyilik eylemidir. İnsana bir başka insana yardım etmekten daha iyi gelen bir başka şey yoktur diyen From tam da bunu kasdetmiş olabilir. Kalbinde merhamet adlı çınar olandan ümit kesilmemesi için kendimizi de iyileştirecek bu çınarı baltalamamak gerekir. Çünkü merhamet sevginin daha kapsayıcı bir mertebesidir. Özellikle son yıllarda yapılan pek çok bilimsel araştırma, yardım tutumlarının psikolojik sağlığımıza, olumlu duygulara, özellikle de mutluluğa katkıda bulunduğunu göstermektedir. Bununla birlikte aynı zamanda mutlu insanların da daha fazla yardım içeren davranışta bulunduğunu bulgulanmıştır. Yani hem yardım davranışları mutluluğu arttırıyor, hem mutluluk yardım tutumlarımızı teşvik ediyor. MERHAMET VE YARDIMLAŞMA EN ÇOK KİŞİNİN KENDİSİNE İYİ GELİYOR Başkalarından yardım ve merhamet gören insanların yardım etmeye daha fazla eğilim gösterdikleri biliniyor. Bununla birlikte olumlu duyguları daha fazla yaşayan ve kendilerini daha mutlu hisseden kişilerin ise, nispeten depresif hissedenlere göre yardımlaşmaya ve destek olmaya daha fazla eğilimli olduğu görülüyor. Merhametli yardımlaşan kişilerin beyin aktiveleri MR cihazıyla takip edildiğinde, beyinde haz ve ödül alındığında çalışan bölgelerle aynı şekilde çalıştığı dopamin hormonu salgılandığı tespit ediliyor. Gönüllü davranışlar içinde bulunan insanların hayattan doyum seviyelerinin arttığı ortaya çıkıyor.
Örneğin az bir miktar para verilen üniversite öğrencilerinin bir kısmından akşama kadar kendileri için bir şeyler almaları, diğerlerinden ise bir arkadaşları veya aile üyeleri için bir şeyler almaları isteniyor. Gün sonunda karşılaştırıldıklarında başkaları için bir şey alan öğrencilerin daha mutlu hissettikleri görülüyor. Kendimizi yıpratmayacak ve tüketmeyecek şekilde yardımlaşmak, bunları yaparken empati gibi bazı becerimizi geliştirmek ve dolayısıyla bir şeyler öğrenmek, çok daha iyi hissetmemize yardımcı olacaktır. Bunlarla birlikte bumerang etkisi düşünülmeden yapılan yardımlar ayrıca daha da kutsaldır. Birbirine borçlu olduğunu düşünerek yardımlaşırken ‘ben üstün bir insanım, bak yardım ediyorum’, ‘onun bende hakları var onun için yapmam lazım’ diyerek yani üstencil bir bakışla bencillik yapılırsa tam yardım olmuyor. Muhakkak boşa gitmiyor ama yardım kavramının altını tam anlamıyla doldurmuyor. ‘Sessiz yardım, sessiz iyilik’ kavramları sağ elinin verdiğini sol elinin bilmemesi kaidesini destekliyor. İnsan kimseye göstermeden iyilik yapmayı başarırsa kendi egosunu terbiye edebilir. MERHAMET DUYGUMUZU NASIL KORUYACAĞIZ? 1-Bireysel yardım planınızı önceden belirleyin: Her türlü talihsizliğe rağmen nasıl bir insan başarısı ortaya koyabilirim? Yerine başka parıltı konulamaz hangi aydınlığı ışıtmaya yetkinim? Eksik olan neyi tamam etmek üzere varım? Gibi soruların yanıtlarını arayarak, afetlerde yapabileceğimiz en benzersiz ve bir başkası tarafından yapılması bize göre daha zor yeteneğimizin gücünü keşfedelim. Ne yaptığımızın önemiyle birlikte nasıl yaptığımızın da kıymetli olduğunu bilelim. Bir hastanede enfeksiyonla mücadele eden hijyeni sağlayan temizlik kahramanları da en az doktorlar kadar kutsal bir iş yapıyorlar hayat kurtarma bakımından. Kendimizin güçlü olduğu alanda yardım planımızla birlikte bilgi, tecrübe, beden gücü, yeteneklerimiz, maddi diğer alanlarda da yapabildiklerimizi ihmal etmeyelim. 2-Örgütsel yardım planınızı yapın: Yardımın örgütlü organize ve koordineli yapılması kaynakların isabetli kullanılması bakımından önemlidir. AFAD, KIZILAY, İHH gibi büyük organizasyonların çatısı altında kurumsal ve bireysel organizasyonunuzu hazırlayın.
Şu anda 21. yüzyıl becerisi olan yardımlaşma kalite sistemlerinin işareti olarak kabul edildi. Özellikle 21. yüzyıl becerisi takım çalışmasıdır. Asıl başarı, bireysel başarıdan çok takım başarısında yatıyor. Bunu da destekleyen nörobilim oldu. Nörobilim insanın ilişkisel bir varlık olduğunu belirtiyor. İnsan zihni tek başına yaşamaya göre programlanmamıştır. 3-İşlevsiz etkileşimlerden uzak duralım: Kötü örneklerin moral bozucu rüzgarından içimizdeki merhamet çınarını korumak için yardımlaşma duygumuzu zedeleyecek işlevsiz, anlamsız olayları yaymayalım, bilelim ki her şey o istisnadan ibaret değil, ayrıca o davranışı sergileyen kişilerin afetzede psikolojisi içerisinde şok davranışları sergileyen biri olduğunu düşünüp aklı selimimizi koruyalım. Beynimiz olumsuzu görmeye ve hatırlamaya meyilli olabilir, o yüzden olmamasını istediklerimizi değil olmasını istediklerimizi konuşalım. Herkesin basın mensubu olduğu bu sosyal medya çağında basın mensupları da bu konuda hassasiyet göstermeye daha özenli olmalı. 4-Yardımdan kaçınırsak kötü hissederiz: New York Sağlık Geliştirme Enstitüsü, hayatını gönüllülük hizmetlerine adamış olan 3 bin 300 gönüllü üzerinde yaptığı araştırmada; grubun yüzde 95’inin, yardım etme eyleminden sonra stres düzeylerinin düştüğünü vurguladı. Cornell Üniversitesi’nde 427 kadını içine alan 30 yıllık bir araştırma, gönüllü çalışmanın uzun ve sağlıklı yaşamanın temel belirleyicilerinden biri olduğunu ortaya koydu. San Francisco Üniversitesi’nden Koruyucu Hekimlik Profesörü Dr. Dean Ornish ve Harvard Tıp Fakültesi’nden Kardiyolog Dr. Herbert Benson, başkalarına yardımı içine alan gönüllü etkinliklere katılımı, tüm rehabilitasyon programlarına koyduklarını ifade ediyor.
Yalnız yaşayanların bu tür etkinliklere katılanlara kıyasla beş kat daha yüksek risk grubunda olduğu da açıklandı. Gönüllülük ve hizmet insanları birbirine bağlar, yeterlilik duygusunu güçlendirir, hoş vakit geçirmelerini sağlar ve kendileri güçlü hissetmelerine yol açar. 5-Kibirden kurtulalım: Araştırmalar, insanların refah ve maddi varlık merdiveninde yükseldikçe empati ve merhamet duygularının azaldığını ve sahip olduklarını hak ettikleri (ben ateşten yaratıldım, o topraktan ben daha üstünüm isyanı bu kibrin asıl kaynağıdır) konusunda güçlü bir inanç geliştirdiklerini düşündürüyor. Batı kültüründe yardımlaşmak, birine yardım etmek, yardım almak bir zaaf olarak görülüyor. Zaaf olarak görüldüğü için bireyselleşmeye mani oluyor tarzında bir düşünce var. Nietzsche’nin bu konuda bir sözü vardır. Diyor ki; “Yardımlaşmak, tevazu işletme maliyetini artırır.” Neden kendi ayağı üzerinde duramayan insan, doğal seçilim yasasına göre yok olup gitsin? Ona yardım etmek zorunda değiliz” tarzında bir yaklaşım söz konusuyken bizde ‘Komşusu açken tok yatan bizden değildir’ sözü kültürümüzün en önemli sloganlarından biri. 6-Fırsatçıların ekmeğine yağ sürmeyelim: Ekonomik, siyasi, itibar, ihtiras, rövanş ve hesap görme, güç devşirme hırsları peşinde koşan kişi ve kurumların kötü niyetlerine alet olmamak için fitneden uzak durmak çok önemli. Özetle bizi insan kılan merhamet duygumuzu hiç kimsenin insafına bırakmayalım. Olumsuz haberlere rağmen içimizdeki yardımlaşma duygusunu canlı ve güçlü tutabiliyorsanız ne mutlu size.