İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Nasıl esnaf için müşterisi velinimetse siyasetçiler için de seçmen velinimet olacak inşallah.” dedi.

Akşener, bir dizi programa katılmak için Milas-Bodrum Havalimanı’na geldi. Burada partililer tarafından karşılanan Akşener, Milas ilçesinde Hacı İlyas Mahallesi Kadıağa Caddesi’ndeki esnafı ziyaret etti.

Vatandaşlarla sohbet eden ve fotoğraf çektiren Akşener, yaptığı konuşmada, geçen yılın ocak ayından bu yana esnaf ziyareti yaptığını söyledi.

Dükkan dükkan gezdiğini belirten Akşener, “O dükkanların içine girdiğim zaman iktidar partisine sövmedim. Sadece milletimizin derdini dinledim. Sonra onu aldım grup konuşmalarıma koydum. Milletvekili arkadaşlarımız çözümler üretti.” ifadesini kullandı.

Seçmenin kararını, siyasetçilerin projelerini dinledikten sonra vermesi gerektiğini vurgulayan Akşener, “Nasıl esnaf için müşterisi velinimetse siyasetçiler için de seçmen velinimet olacak inşallah.” değerlendirmesinde bulundu.

– Bir vatandaş darp raporu alarak şikayetçi oldu

Bu arada, Akşener’in ziyareti sırasında darbedildiğini iddia eden Can Özcan, Milas Devlet Hastanesinden darp raporu aldı.

Milas İlçe Emniyet Müdürlüğüne giderek şikayetçi olan Özcan, Meral Akşener’e, “Neden HDP ile kol kola yürüyorsunuz?” dediğini, bunun akabinde darbedildiğini ileri sürdü.

Kolundan tutarak ara sokağa götürenlerin, kendisine küfür ettiğini ve hakarete uğradığını da iddia eden Özcan, sorumluların tespit edilip cezalandırılmasını istediğini dile getirdi.

The post Akşener’e, ‘Neden HDP ile kol kola yürüyorsunuz?’ dediği için darbedildi iddiası appeared first on Memur70 Memurlar Kamudanhaber Memur Haber Sitesi.

Bugün Babalar Günü. Her baba için özel bir gün. Lakin bu özel gün, evlatlarını kaybetmiş babalar için epeyce buruk ve eksik geçiyor. Çocukları katledilen babalar için Babalar Günü manası yitirse de, onların bu Babalar Günü’nde tek bir istediği var. O da, bayan cinayetlerinin son bulması.

Evlatlarını katledilen o babalar Milliyet’ten Çiğdem Yılmaz’a konuştu.

‘Evin neşesiydi’

Cezaevi firarisi Özgür Arduç tarafından 3 Aralık 2019’da Ordu’da öldürülen Ceren Özdemir’in babası Yılmaz Özdemir (52) ise “Ceren’den sonra günlerimiz daima kırgın geçiyor. Yarı meyyit gibiyiz” diyerek kelamlarına şöyle devam etti: “Bir yandan kızımın acısını yaşarken öteki taraftan da hala davalarla uğraşıyoruz. Yüzüm bir türlü gülmedi. Adaletin bir gün yerini bulacağını umuyorduk fakat bu umudumuz da her geçen kırılıyor ve adalete olan inancımız azalıyor. Ceren’in vefatından sonra büyük kızımın psikolojisi bozuldu. Yaşadığım acıya karşın tüm direncimle ailem için dik durmaya çalışıyorum. Büyük kızıma bir şey olmasın diye gayret ediyorum. Babalar Günü de artık benim için bir şey söz etmiyor. Ben Ceren ile çalışmadığım vakitlerde daima vakit geçiren biriydim, her anımız dolu dolu geçiyordu. Her Babalar Günü’nde kesinlikle bana armağan alırdı. Her vakit gücümüzü artıracak bir şey bulurdu, hayat doluydu, konutun sevinciydi. Daima şakalaşırdık, en çokta ‘Ya baba’ deyişini özlüyorum. ‘Cerenler son olsun’ dedikçe her gün yeni bir Ceren’in öldüğünü duyuyoruz. Bizler, Cerenlerin ölmesini istemiyoruz.”

‘Havaalanında ağlarım’

Muğla’da okuyan ve geçen temmuz ayında Cemal Metin Avcı (32) tarafından öldürülen Pınar Gültekin’in (27) babası Sıddık Gültekin (55) de şöyle konuştu: “Pınar’ın öldüğünü kabullenmek çok sıkıntı. Pınar dışında dört evladım daha var. Lakin herkes biliyor ki, Pınar ile bağlantımız çok farklıydı. Kızım 6 yıl kent dışında okudu ve kızımı havalimanına daima götürüp, ben alırdım. Pınar’ın vefatından sonra her havalimanına gittiğimde yarım saat bir köşeye çekilir ağlarım. Havaalanları bana daima Pınar’ı hatırlatıyor. Ben biliyorum, benim acım bitmeyecek lakin adaletin yerini bulmasını istiyorum. Türkiye’de bayanlar artık ölmesin, katiller en ağır cezaları alsın.”

Çaba sürüyor

İstanbul’da 17 yaşındaki lise öğrencisi Helin Palandöken, 13 Ekim 2017’de Mustafa Yetgin tarafından pompalı tüfekle öldürülmüştü. Helin’in babası Nihat Palandöken yıllardır ferdî silahlanmanın yasaklaması için verdiği gayretle biliniyor. Palandöken ayrıyeten tüm bayan hareketlerine katılıp katledilen bayanlar için gayret ediyor. “Ömrüm yettiği mühlet gayretimi sürdüreceğim” diyen Palandöken Babalar Günü için şöyle konuştu:

“Bu saatten sonra benim kızım geri gelmeyecek. Katili de alması gereken cezayı aldı. Fakat benim gayretim bitmiş değil. Bu ülkede bayan cinayetleri bittiği gün benim de çabam bitecektir. Bizim bu Babalar Günü’nde evlatlarımız yanımızda değil. Lakin evlatları katledilmiş babalar için en hoş ikram İstanbul Mukavelesi’nin faal bir biçimde uygulanması olacaktır. Bundan daha büyük ikram yok. Biz kontratın kaldırılma kararının bir an evvel iptal edilmesini ve mukavelenin uygulanmasını istiyoruz.”

‘Yasalar uygulansın’

Eskişehir’de 44 yaşındaki Ayşe Tuba Arslan, 11 Ekim 2019’da hakkında 23 sefer şikayette bulunduğu eski eşi Yalçın Özalpay tarafından katledilmişti. Arslan’ın babası Serdar Arslan (70) “Bugün Babalar Günü olsa da ne değeri var ki… Bakın benim kızım öldü, gitti. Bundan sonra bayanlarımıza kızlarımıza sahip çıkalım. Yasalar uygulanmıyor. Zihniyet değişmedikten sonra bu cinayetler devam eder. İstanbul Sözleşmesi’nden devlet çıktı. 6284 sayılı kanun uygulanmıyor. Biz babaların istediği bu kanunlar uygulansın, bu bayanlar ölmesin. Bundan hoş Babalar Günü armağanı de olmaz.
Hiçbir bayanın ölmediği gün bizim için Babalar Günü.”

The post Kızları katledilen babaların ortak çağrısı: Kadınlarımız ölmesin appeared first on Memur70 Memurlar Kamudanhaber Memur Haber Sitesi.

Sınır güvenliğimiz için İdlip’te görev yapan askerlerimizin kullandığı tesisler için Mersin’in Erdemli Belediyesi kamelya ve oturma bankları üretti. Hummalı çalışma sonunda hazırlanan ürünler İdlib’e ulaştırılmak üzere tırlarla uğurlandı.

İdlip’te görev yapan askerlerimizin bulunduğu tesisler için kamelya ve oturma bankları hazırlanması amacıyla Erdemli Belediyesinde görevli ustalar bir süre önce kolları sıvadı. Park ve Bahçeler Müdürlüğü marangozhanesinde yürütülen hummalı çalışmanın ardından da kamelya ve banklar kurulum için hazır hale getirildi. Tırlara yüklenen kamelya ve oturma bankları Erdemli Belediye Başkanı Mükerrem Tollu ve meclis üyelerinin katılımıyla İdlib’teki askerlerimize uğurlandı.

Ülke için mücadele eden kahraman askerlerimizin her an yanında olduklarını ifade eden başkan Mükerrem Tollu, “İdlip’te, bu ülke için, dünyadaki mazlumlar için mücadele eden askerlerimizin belediyemizden bir talepleri oldu. Elbette askerlerimizin talepleri bizim başımızın üstünde. Bizim özgür bir ülke de yaşamamız adına mücadele eden askerlerimize minnet borçluyuz. Onların talepleri başımızın üstüne dedik ve belediyemizin üretmiş olduğu dinlenme bankalarından askerlerimize yolluyoruz. Askerlerimizin dinlenmesi, sağlığı, huzuru bizler için önemli. Biz belediye olarak elimizden ne geliyorsa, gücümüz neye yetiyorsa, askerlerimiz için kanımızın son damlasını harcamaya varız” diye konuştu.

The post İdlip’teki askerlerimiz için üretilen kamelya ve oturma gurupları Erdemli’den yola çıktı appeared first on Memur70 Memurlar Kamudanhaber Memur Haber Sitesi.

Eskişehir’de yaşayan SMA hastası 3,5 yaşındaki Toprak’ın ailesinin, yaklaşık 2 milyon Euro olan tedavi masraflarını karşılamak için başlattığı bağışın, şu anda 12 kilo 600 gram tartısında olan şanssız miniğin 900 gram daha kilo almadan gayesine ulaşması gerekiyor.

Dünya genelinde ender görülen SMA Tip2 hastalığına yakalanan Toprak Yavaş’ın yurt dışında tedavi olabilmesi için 2 milyon Euro’ya gereksinimi var. Lakin Toprak’ın tedavi olabilmesi için yalnızca paranın toplanması yetmiyor. Şayet Toprak 900 gram daha kilo alır ise tedavi olamayacak. Eskişehir’de özel bir hastanede çalışan annesi Zehra Yavaş ve esnaf olan baba Reyhan Yavaş, çocuklarının tedavisi için gereken paranın toplayabilmek için toplumsal medyada ‘Toprak için Umut ol’ bağış etiketini açtı. Toplumsal medyada bilhassa insanlara ulaşmak için ağır efor sarf eden Yavaş çifti, paranın şuana kadar yaklaşık yalnızca yüzde 5’ini toplamış durumda.

“Türkiye’de 30’a yakın çocuk olumlu sonuçlar adı”

Oğlunun hastalığı hakkında konuşan baba Reyhan Yavaş, parayı toplasalar bile kilo ve yaş probleminden ötürü birtakım hastanelerin çocuğunu tedavi edemeyeceklerini aktardı. Buna karşın kimi hastanelerin onay verdiklerini aktaran baba Yavaş, “Oğlumuz 46 aylık yani şu anda 12 kilo 600 gram ve dünyada bu hastalığın bir tane ilacı var Zolgensma isminde. O ilacın da maalesef maddi olarak kıymeti 2 milyon Euro civarında. 20-21 milyonlara bir sayıya tekabül ediyor Türk parasıyla. Bu ilaç Amerika’da 2 hastanede, Dubai’de Macaristan üzere ülkelerde uygulanıyor. Ancak Amerika’da 2 hastanenin biri yalnızca 2 yaşına kadar uyguluyor. Bizim oğlumuzda 2 yaşında geçtiği için onda talihimiz yok aslında. Ama başka hastaneye biz evraklarınızı gönderdik, onlar olumlu olarak bize dönüş yaptılar ve tedavi olabilecek bildirmişlerdi. Şu ana kadar yaklaşık 30’a yakın Türkiye’de çocuk tedavi gördü ve hepsinde olumlu sonuçlar alındı. Artık Toprak SMA Tip 2 hastası, münasebetiyle elleri kolları oynayabiliyor, ama belden aşağı kısmında yürüyemiyor, daha doğrusu hiç emekleyemedi esasen. İlerleyen evrelerinde şu anda ne kadar âlâ görünse de teneffüs kaslarında etkileyen bir hastalık olduğu için teneffüs ezası çekme ve Allah göstermesin aygıta bağlanma riski çok yüksek. Bir de bu hastalıkta kas kaybı oluyor devamlı. Bunu engellemek için aslında devamlı çocuğun fizik tedavi alması gerekiyor maalesef. Bu fizik tedavilerde korona önlemleri hasebiyle şu anda çok aldıramıyoruz” diye konuşarak Toprak’ın durumu ve tedavisi hakkında bilgi verdi.

“‘Toprak için Umut ol’ zira öbür umudu yok”

Baba Reyhan Yavaş toplumsal medyadaki başlattıkları ’Toprak için Umut ol’ etiketine değindi. Ayrıyeten SMA hastalığı nedeniyle Toprak’ın çok hassas bir bünyeye sahip olduğunu söyleyen baba Reyhan Yavaş, oğlunu tedavi ettirmekten diğer çarelerinin olmadığını tabir ederek şöyle konuştu:

“Hiç hasta olmaması gerekiyor. Yani nezle grip bile olmaması gerekiyor şu anda. Hasebiyle bizim öteki dermanımız kalmadığı, mecburen diğer tedavi tekniği de olmadığı için bu ilacı almak istiyoruz. Kampanya başlattık, valilik iznimizde mevcut, çocuğumuz için savaşacağız. 23-24 gündür biz bir oluşum içerisindeyiz, uğraşıyoruz kampanya için. Bu periyotta yaklaşık yüzde 5,5 buçuklarda kadar geldik sayı olarak. Çok büyük bir sayı olduğu için aslında biz de karşılayamıyoruz. Lakin biz ülkemizi düşündüğümüzde 80 milyon insanımız var. 80 milyon insanlarımızdan herkesten bir lira toplanması demek 4 çocuğun hayatı demek. Etkinliğimiz toplumsal medyada. ‘Toprak için Umut ol’ zira diğer umudu yok yani Toprak’ın yalnızca. Bir umudu var ilacını alabilmek. Oğlumuzu kaybetmek istemiyoruz zira daha 3-4 gün evvel bir SMA’lı bebeği kaybettik. O yüzden inanılmaz bir hüzün içerisindeyiz. “

“Kalan 900 gramda Toprak’ın bu kampanyasının bitmesi gerekiyor”

Oğlunun durumu hakkında konuşan anne Zehra Yavaş, tüm Türkiye’yi kampanyaya takviye olmaları tarafında davette bulunurken, paranın Toprak 900 gram almadan toplanması gerektiğinin altını çizdi. Zehra Yavaş, “Ben tüm Türkiye’nin yardımını bekliyorum, zira Toprak şuan 12 kilo 600 gram. Bu ilacı alabilmemiz için 13 buçuk kiloyu geçmemesi gerekiyor. Bunun için diyetisyene gidiyoruz, Toprak istediklerini yedirip içiremiyorum. Oğlumun sıhhatine kavuşabilmesi için bu Zolgensma gen tedavisine almamız gerekiyor. Kalan 900 gram da Toprak’ın bu kampanyasının bitmesi gerekiyor” diye konuşarak tedavinin ehemmiyetine değindi.

The post (ÖZEL) Hayata tutunmak için yardım bekliyor appeared first on Memur70 Memurlar Kamudanhaber Memur Haber Sitesi.

Ulusal Eğitim Bakanlığının okul öncesi eğitime erişemeyen çocuklar için tasarladığı “Benim Oyun Sandığım” seti, bu defa Filistinli çocuklar için yola çıktı. Çocukların tüm gelişim alanlarını destekleyecek nitelikte hazırlanan oyun sandıklarının içinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Filistinli çocuklara iletisi da yer alıyor.

Ulusal Eğitim Bakanlığının okul öncesi eğitime erişemeyen çocuklara konutlarında ulaşmak için hazırladığı “Benim Oyun Sandığım” eğitim seti, bu kere Filistinli çocuklar için yola çıktı. Sandıkların içinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Filistinli çocuklara bildirisi da yer alıyor. Oyun sandıklarının yüklendiği tırlar, Ulusal Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un katıldığı merasimle Ankara’dan uğurlandı.

“Türk milleti olarak bizler uzakta değil, çabucak yanı başınızdayız”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, oyun sandıklarının ulaşacağı Filistinli çocuklara hitap ettiği bildirisinde, “Türk milleti olarak bizler uzakta değil, çabucak yanı başınızdayız. Oyun oynamaktan, hayal kurmaktan, hayallerin için gayret etmekten lütfen vazgeçme! Zulmün karanlığı ne kadar koyu olursa olsun, şafağın aydınlığına karşı duramaz. Sokaklarda özgürce koşturacağın, gökyüzüne korkusuzca bakacağın günler kesinlikle gelecek. Doğan gün umuttur çocuğum, yüzünü güneşe dön. Aklımızdasın, gönlümüzdesin, dualarımızdasın. Sevgiyle gözlerinden öpüyorum” tabirlerini kullandı.

“İstedik ki Filistinli çocuklarımız da bu oyun sandıklarından yararlansın”

Filistinli çocuklara gönderilen oyun sandıklarını taşıyan tırları yolcu etmeden evvel bir açıklama yapan Bakan Selçuk, “Geçtiğimiz günlerde Filistin’de yaşananlar hepimizi derin acılara boğdu, çok üzüldük. Çocukların hayatını yitirdiğini görmek, yetim kaldığını bilmek hakikaten çok üzücü. Filistin sorunu elbette tüm İslam aleminin, tüm insanlığın problemi ve kanayan bir yarası. Hepimiz Filistinli kardeşlerimiz için elimizden geleni yapmalı ve çocuklar için daha fazla neler yapabileceğimiz konusunda hassas olmalıyız. Biz Ulusal Eğitim Bakanlığı olarak Türkiye’deki çocuklarımıza oyun sandıkları göndererek onların eğitimine katkıda bulunuyoruz. İstedik ki Filistinli çocuklarımız da bu oyun sandıklarından yararlansın. Biz Filistinli çocuklarımıza ne gönderelim diye düşündüğümüzde aklımıza birinci oyun sandıklarımız geldi” tabirlerini kullandı.

“Savaş maalesef en çok çocukları etkiliyor”

Savaşların en çok çocukları etkilediğini ve yıprattığını vurgulayan Bakan Selçuk, “Aklımızla ve yüreğimizle Filistinli çocuklarımızın yanındayız elbette. Savaş maalesef en çok çocukları etkiliyor. Hiçbir sorumluluğu olmayan, ne olup bittiğinin farkında olmayan çocuklar ne yazık ki çok zorlanıyorlar ve savaşın kalıcı tesirlerine maruz kalıyorlar. Bu durum elbette ki vicdanlarımızı kanatıyor, vicdanlarımızı rahatsız ediyor ve şöyle bir soru ile karşı karşıya bırakıyor bizi; ‘peki biz bu çocuklar için ne yapabiliriz?’ Bu sorunun karşılığına baktığımızda da Ulusal Eğitim Bakanlığı olarak eğitimin içerisinden bir şey yapmayı arzuluyoruz ve kurallar oluştukça Filistin’deki çocuklarımız için de daha fazla işler ve projeler yapmayı elbette hedefliyoruz. Olağan ki bu dünyadaki tüm çocuklar için geçerli, onlar için dünyayı nasıl güzelleştirebiliriz sorusunun peşindeyiz” diye konuştu.

“Filistin’de yaşayan çocukların düzgün kurallarda eğitim almasını bir nebze de olsa desteklemek için ‘Benim Oyun Sandığım’ setini gönderiyoruz”

Ulusal Eğitim Bakanı Selçuk, oyun sandıklarının Filistinli çocuklara Türkiye Cumhuriyeti’nin sevgilerini iletmede vesile kılındığını belirterek kelamlarını şöyle sürdürdü:

“Biz, bu oyun sandıkları ile Filistin’deki yavrularımıza dualarımızı, sevgimizi, hoş günlerin bir gün geleceğine dair inancımızı, silah ve bomba seslerine inat umudumuzu gönderiyoruz. Onları desteklemek, onlar için elimizden geleni yapmak; savaşın son bulduğu, zulmün olmadığı, berbatlıktan birinci evvel çocukların korunduğu bir dünya için etik bedelleri eğitim sistemimizin temeline yerleştiriyoruz. Yeni kuşakların daha güçlü bir vicdana sahip olacağını ve bu günlerin geri gelmemesi için çalışacaklarını biliyorum.”

“Benim Oyun Sandığım” eğitim seti okul öncesindeki çocukların tüm gelişim alanlarını destekliyor

Ders Aletleri İmal Merkezi tarafından üretilen setlerde çocukların tüm gelişim alanlarını destekleyecek nitelikte hazırlanmış 31 başka malzeme, 52 farklı eser yer alıyor. Ahşap oyun sandığında Bir Şeyden Çok Şey kitabı, boya seti, büyüteç, dama taşları, geçmeli ünite küpler, geometri tahtası ve lastikleri, kale yapı blokları, kırtasiye seti, ksilofon, oyun halısı, eşleştirme kartları, oyun hamuru, oyuncaklar üzere malzemeler bulunuyor.

Filistinli bin aileye ulaştırılacak “Benim Oyun Sandığım” eğitim seti için malzemelerin hedefini ve nasıl kullanılacağını açıklayan, çocuk gelişimi konusunda aileleri bilgilendiren bir de rehber hazırlandı. Arapça’ya çevrilen rehber de sandıkların içine eklendi.

The post Milli Eğitim Bakanlığından Filistinli çocuklara ‘oyun sandıkları’ appeared first on Memur70 Memurlar Kamudanhaber Memur Haber Sitesi.

Altun, toplumsal medyadan yaptığı paylaşımda, Kanada’da İslam tersliği yüzünden 4 Müslüman’ın öldürülmesine üzülürken, Nişantaşı’nda birebir saiklerle başörtülü bir bayan akademisyene saldırıldığını belirtti.

Irkçılığın en büyük hastalık olduğunu vurgulayan Altun, şunları kaydetti:

“Bu barbarlığı kabul etmemiz mümkün değildir. Bu barbarlığı telin ediyorum. Ülkemizde ne yazık ki yıllar yılı birileri topluma yersiz kaygılar zerk ettiler. Kirli ve hastalıklı ruh hallerini ideoloji diye pazarladılar. Dini kıymetleri benimseyen geniş toplum kesitlerini ötekileştirerek toplumsal huzuru bozdular. İşte onlar bugün Nişantaşı’nda yaşanan şiddetin ortağıdır.

Bir de buradan şunu sormak istiyorum. Bu şiddete maruz kalan kişi başörtülü olduğu için mi birtakım ‘insan hakları’ savunucuları, ‘kadın hakları’ aktivistleri seslerini çıkarmıyorlar? Nedir bu onaylayıcı sessizliğin sırrı? İnsan, eşrefi mahlukattır. Kişi kendisi için istediğini oburu için istemedikçe gerçek huzur ve inanç ortamının oluşması mümkün değildir. Bu ülkeyi kalpleri nefretten kararmış olanlara bırakmayacağız. Huzur için, itimat için, istikrar için, istikbalimiz için daha çok çalışacağız.”

The post Altun: Bu ülkeyi kalpleri nefretten kararmış olanlara bırakmayacağız appeared first on Memur70 Memurlar Kamudanhaber Memur Haber Sitesi.

Üzerine sıcak su dökülen bebeği, helikopterle Eskişehir’e sevk edilirken kucağında taşıdığı fotoğrafları sosyal medyada ilgi gören acil tıp teknisyeni 30 yaşındaki Mehmet Canko, eşiyle 10 yıldır hastalara şifa olmak için mesai harcıyor.

Afyonkarahisar 112 Acil Çağrı Merkezi Müdürü Gülsüm Doğan, Canko çiftinin meslektaş ve hastaları tarafından sevildiğini belirterek, aralarındaki uyumu başarılı bulduğunu söyledi.

Çiftin örnek davranışlarına da şahitlik ettiklerini anlatan Doğan, “Merve hanım, hastayı eşine teslim ediyor. Böyle bir iş birliği içerisindeler. Her ikisi de çok uyumlu çalışıyor. İkisi de gerçekten işini iyi yapıyor. Afyonkarahisar 112’ye güzel bir renk katıyorlar.” dedi.

“Hayalimdi” diye tarif ettiği mesleğini çok sevdiğinin altını çizen Mehmet Canko, ambulans helikopterde hastaya müdahale etmek için Sağlık Bakanlığının detaylı bir eğitim verdiğini dile getirdi.

Canko, hava ambulansının içerisinin çok dar olduğuna dikkati çekerek, “Müdahale şansımız çok az. Dar alanda müdahale edebilmek için özel eğitimler alıyoruz. Eğitimler sonucunda profesyonellik kazanıyoruz.” diye konuştu.

Hayatının “en anlamlı” günlerini burada yaşadığını aktaran Canko, “Normalde Ankaralıyım bu iş için Afyonkarahisar’a yerleştim. Eşimle aynı işi yapmak çok zevkli. Aynı olaya müdahalede onun kaşından, gözünden ne yaptığını veya o anda ne yapabileceğini bilmek çok güzel duygu. Çocuğumuz yok ama hep şu var, yetişkin hastalarda benim akrabam benim tanıdığım olsaydı ne yapardım, çocuk olunca da benim çocuğum olsaydı ne yapardım. Biz hep bu gözle bakıyoruz hastalara. Beril bebek unutulmayacak vakam arasına girdi. Boynuma sarılması çok enteresandı. Onun iyileşmesi de bizi mutlu etti.” değerlendirmesinde bulundu.

“Hayat kurtarmak çok güzel bir duygu”

Paramedik Merve Canko ise, “Hayat kurtarmak çok güzel bir duygu. Güzel dua ve dilekler alıyoruz. Kötü şeylerle de karşılaşıyoruz. Bize yaşattığı olumsuz şeyler de var. Meslek hayatım boyunca bir çok vaka gördüm. Unutamayacağım olay da, Zeynep bebeğim vardı, daha önce görev yaptığım yerde. Onu hala unutamıyorum. Anne ve babası trafik kazasında vefat etmişti. 21 saat sonra bebeğe ulaşmıştık. O benim için unutulmaz bir vakaydı.” ifadelerini kullandı.

Eşiyle hastalara şifa olmak için ortak hareket ettiklerine vurgu yapan Merve Canko, “Bazı vakalarda ortak çalışma imkanımız oluyor. Ben hasta getiriyorum kendisine. Evde, aramızda çoğu vakayı değerlendiriyoruz. ‘Bunları yaptık daha fazla ne yapabilirdik’ diye.” açıklamasını yaptı.

The post Sağlıkçı çift, kara ve havadan el ele vererek hayat kurtarıyor appeared first on Memur70 Memurlar Kamudanhaber Memur Haber Sitesi.

TÜRK-İŞ ile HAK-İŞ’in hazırladığı taslağın, bu hafta Çalışma ve Toplumsal Güvenlik Bakanlığına sunulması planlanıyor. Hükümet ile TÜRK-İŞ ortasında yürütülen görüşmelerde, kamudaki yüz binlerce çalışanın önümüzdeki iki yıl için alacağı maaş artırımı ve toplumsal hakları belirleniyor. 2019’daki son görüşmelerde yaklaşık 180 bin kamu personeli için pazarlığa oturulmuştu. Bu yılki görüşmeler taşerondan takıma geçen çalışanların da dahil edilmesi nedeniyle yaklaşık 650 bin personelin cebini ilgilendiriyor.

TALEPLER İLETİLECEK

TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ, toplu iş mukavelesine ait ortak taleplerin oluşturulması için bir çalışma takımı kurmuştu. Bu çalışmada sona gelindiği belirtiliyor. Bir yandan kamu personellerinin mukaveleye ait heyecanlı bekleyişi sürerken, öbür yandan emekçi kesitinin masaya hangi talepleri getireceği tartışılıyor. Yeniden artırım oranının yanı sıra, en düşük fiyatların yükseltilmesi ve toplumsal hakların genişletilmesine yönelik taleplerin iletileceği söz ediliyor. Mutabakatın kısa bir mühlet içerisinde sonuçlandırılması bekleniyor. İki yıl evvel yapılan toplantıdaki mutabakatla, fiyatı 3 bin 500 liranın altında olan personele 150 lira uygunlaştırma yapılmıştı. Ayrıyeten tüm personellere 2019’un yıl birinci 6 ayı için yüzde 8, ikinci 6 ayı için yüzde 4, 2020’nin birinci ve ikinci 6 ayı için ise yüzde 3’er ve enflasyon farkı oranında artırım yapılması kararlaştırılmıştı.

C. Fırat Aydoğmuş ANKARA

The post 650 bin kamu işçisi için zam pazarlığı başlıyor appeared first on Memur70 Memurlar Kamudanhaber Memur Haber Sitesi.

Manisa’nın Saruhanlı ilçesinde yangın söndürme göletinde boğulma tehlikesi geçiren 3 torununu kurtaran dede, boğularak hayatını kaybetti.

Edinilen bilgiye göre, Kemiklidere Mahallesi yakınlarındaki Atatürk Orman Yangın Söndürme Havuzu’na serinlemek için giren 3 çocuk bir anda boğulma tehlikesi geçirince havuz kenarında bulunan dedeleri Bilhan Yılmaz (59) suya atlayarak torunlarını kurtardı. 3 torununu da boğulmaktan kurtaran adam havuzun dibindeki balçığa saplanınca suyun içinde gözden kayboldu. Aile yakınları tarafından durumun 112, jandarma ve Manisa Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanlığı ekiplerine haber verilmesi üzerine olay yerinde çok sayıda ekip sevk edildi. Jandarma ve Manisa Büyükşehir Belediyesi İtfaiye ekipleri talihsiz adamı kurtarmak için uzun süre uğraş verdi. Manisa Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanı Gürhan İnal hızlı müdahale için tüpsüz dalış yapmasına rağmen yaşlı adamı kurtaramadı. Daha sonra tüple dalış yapan İnal talihsiz adamın cansız bedenini sudan çıkardı. 3 torununun hayatını kurtaran dede Bilhan Yılmaz’ın cansız bedeninin çıkarılışı sırasında yakınları sinir krizi geçirdi. Yılmaz’ın cenazesi otopsi için Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı.

The post Torunlarını kurtardı, kendi boğuldu appeared first on Memur70 Memurlar Kamudanhaber Memur Haber Sitesi.

Diyanet İşleri Başkanlığından yapılan açıklamaya nazaran, Akit TV’de “İftara Vuslat” programına katılan Erbaş, ibadetlerin ehemmiyetine değinerek, ramazan ayının, müminlerin kurtuluşu için bir vesile olduğunu belirtti.

Recep, şaban aylarından sonra ramazan ayına kavuşmanın memnunluğu içerisinde olduklarını tabir eden Erbaş, “Üç ay evvel Rabbimize dua ettik, dedik ki ‘Ya Rabbi, recep ve şaban aylarını bizim için mübarek kıl ve bizi ramazan ayına ulaştır.’ Duamızı kabul etti Rabbimiz, ramazan ayına ulaştık. Recep ve şaban aylarını değerlendirmeye uğraş ettik, inşallah rahmetinden istifade etmişizdir.” değerlendirmesinde bulundu.

Erbaş, ramazan ayının başının rahmet, ortasının mağfiret, sonunun ise günahlardan kurtuluş olduğunu hatırlatarak, “Ramazan ayının birinci on gününde Rabbimizden rahmet umduk, inşallah istifade etmişizdir. İkinci 10 gününde mağfiret için çaba ettik. Muttakiler için hazırlanan cennete ve mağfirete koşunuz, buyuruyor Rabbimiz. Muhsin olabilmek için mağfirete koşmak lazım. Mağfiretin sonunda cennetin olduğunu Allah teala müjdeliyor. Bu müjdeye koşmak lazım.” görüşünü paylaştı.

Varlıkta da darlıkta da infak etmenin muttakilerin bir özelliği olduğunu belirten Diyanet İşleri Lideri Erbaş, şunları kaydetti:

“Muttaki olmak lazım. Darlıkta da varlıkta da infakın yolunu aramak lazım. Varlıkta infakı anladık, darlıkta infak nasıl olur? O da, öfkeyi meblağlar diyor. Öfkeyi tutmak da bir infaktır. Kardeşinin yüzüne tebessümle bakmak da bir infaktır. ‘Kardeşinin yüzüne tebessümle bakman bir sadakadır’ buyuruyor Peygamber Efendimiz. Demek ki infak etmek için, sadaka vermek için illa varlıklı olmak gerekmiyor. Bir küçük tebessüm bile bir sadakadır. İnsanların birtakım olaylar karşısında öfkesini tutması, sabretmesi, tahammül etmesi, bunlar da temelinde işte mağfirete giden yolları döşeyen tuğlalardır. Bu türlü Muhsin olunuyor. Allah da muhsinleri seviyor. İnşallah bu mağfiret günlerinde, rahmet günlerinde muhsin olmuşuzdur, mağfirete ulaşmışızdır. Sonuç itibariyle şu anda içinde bulunduğumuz son on gün, cehennem azabından kurtuluş günleridir. Müminlerin son gayesi kurtuluşa ulaşmaktır. Bu kurtuluşun en kıymetli taraflarından birisi de cehennem azabından kurtulmaktır.”

– “Başımızdaki en büyük imtihanlardan birisi, bizi ilgilendirmeyen şeylerle vaktimizi öldürmektir”

Lider Erbaş, müminlerin özelliklerini ayetlerle anlatarak, “Mümine boş şeyle meşgul olmak yakışmaz. Malayani diyoruz. Bugün bizim başımızdaki en büyük imtihanlardan, en büyük musibetlerden, belalardan birisi de bize ilişkin olmayan, bizi ilgilendirmeyen şeylerle vaktimizi harcamak, vaktimizi öldürmektir.” değerlendirmesinde bulundu.

Kur’an-ı Kerim’in ramazan ayında inmeye başladığını hatırlatan Erbaş, “Ramazan ayında orucun ve namazın akabinde en çok meşgul olacağımız ibadet Kur’an tilaveti olmalı. Kur’an-ı Kerim okumak ibadettir. Harfleri söylem etmek, Peygamber Efendimiz buyuruyor ki, ‘Kur’an’ın her harfine 10 hasene vardır. Elif lam mim, bir harftir demiyorum. Elif bir harf, lam bir harf, mim bir harf.’ Çok açık açık anlatıyor Allah rasulü Efendimiz. Kur’an-ı Kerim’de binlerce harf var ona nazaran büyük bir ibadet olduğunu anlatmak için temelinde bu türlü açık bir hadis-i şerif buyuruyor Peygamber Efendimiz. Bu gerçekten müminler için çok büyük bir fırsattır. Biz diyoruz ki Kur’an ayında her Müslüman, hiç olmazsa bir hatim indirsin.” tabirlerine yer verdi.

4-6 yaş Kur’an kurslarında yapılan eğitimlerin kıymetine değinen Diyanet İşleri Lideri Erbaş, geçen yıl salgın öncesinde 200 bine yakın çocuğa ulaştıklarını anlatarak, şöyle devam etti:

“Ülkemizin her vilayetinde, ilçesinde elhamdülillah kesinlikle (4-6 yaş Kur’an kursu) var. Çocuklarımız küçük yaşta sevgi, hürmet nedir, abdest, namaz nedir, öğrensinler. Peygamberimizin çocukları çok sevdiği gerçeğini çocuklarımıza ne vakit öğreteceğiz, bu yaşlarda öğreteceğiz. Peygamber Efendimizin çok hoş bir hadis-i şerifi var. Buyuruyor ki, ‘Çocuklarınız 7 yaşına gelinceye kadar onlara temel dini bilgiler öğretiniz.’ Sevgiyi, saygıyı dürüstlüğü, kozmik pahaları çocuklarınıza öğretiniz. Anne babaya karşı hürmet, anne baba sevgisi… ‘Büyüklerine hürmet göstermeyen, küçüklerine sevgi göstermeyen bizden değildir’ buyuruyor Peygamber Efendimiz. Bizim bunları 7 yaşına kadar öğretmemiz lazım. Müslümanlar olarak bizler, çocuklarımızın karakter yapısının oluşmasında tesirli olmalıyız. Diğerlerine bırakmamalıyız. Çocuklarımızın karakterleri, İslam ahlakından, Kur’an’ın prensiplerinden, sünnetin prensiplerinden uzak olarak oluşmasın. Bu bizim için çok kıymetli bir sorumluluktur. Zira Kur’an-ı Kerim’de, ‘Çocuklarınızı, yakıtı taşlar olan cehennem ateşinden koruyunuz.’ buyuruyor Rabbimiz.”

– “Salgın ortamında çevrim içi irşat programlarına yük veriyoruz”

Lider Erbaş, salgın önlemleri nedeniyle Kur’an kurslarının kapalı olduğunu lakin çevrim içi olarak dijital ortamlarda Kur’an eğitimlerinin devam ettiğini söz ederek, “Diyanet İşleri Başkanlığı olarak her vakit olduğu üzere Ramazan ayında da milletimizin hizmetindeyiz. Bilhassa bu salgın devirlerinde dijital ortamlarda, çevrim içi irşat programlarına tartı veriyoruz ki bu vazifemizi, her vakit, her kaidede ve her ortamda yerine getirelim.” davetinde bulundu.

Zekatın kıymetine de vurgu yapan Erbaş, “Herkes komşusunu gözetecek, mahallesini gözetecek. Bir yerde fakirlik varsa oraya zekat mükellefi beşerler çabucak müdahale edecek, oraya koşacak. ‘Komşusu açken tok yatan bizden değildir’ diyen bir Peygamberin ümmeti olarak biz, şayet zekatımızı hakkıyla vermezsek Müslümanlığımızı tam yapmış sayılmayız. Namaza, oruca, hacca ne kadar ehemmiyet veriyorsak zekata da o kadar ehemmiyet vermeliyiz.” vurgusu yaptı.

– “Camilerinin bir köşesini hayır marketi haline getiren hocalarımız oldu”

Anadolu beşerinin, tarih boyunca yalnızca yaşadığı yerde değil nerede bir mazlum, bir mağdur varsa onun yanında her vakit yer aldığının altını çizen Erbaş, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Sadece Türkiye Diyanet Vakfı olarak hem yurt içinde 81 vilayetimizde, 922 ilçemizde mazlumun, mağdurun yanında daima yer aldık. Bir mahallenin hocası, o mahalledeki yoksul fukarayı tespit etmiş, geçmişten bize kadar gelen ‘zimem defteri’ denilen bir uygulama var. O mahalledeki yoksul fukara insanların bakkala, markete olan borçlarını onların haberi olmadan ödemiş elhamdülillah. Tahminen bunlar, çok kamuoyuna yansımıyor. Hasebiyle diyoruz ki, uygun ki hocalarımız var. Yeterli ki mescitlerimiz bu halde yalnızca namaz kılınan yerler olarak değerlendirilmiyor. Salgın devrinde mescitlerinin bir köşesini hayır marketi haline getiren hocalarımız oldu. Bu türlü onlarca örnek var. Biz şu an salgına karşın, çeşitli riskleri de olmasına karşın 78 ülkede Türkiye Diyanet Vakfı gönüllüleri ile insanların yoksul fukara, garip gureba, mazlum, mağdur insanların iftar ve sahur sofralarıyla onların yanındayız.”

– “Bir mazlumun durumu şayet beni rahatsız etmiyorsa Müslümanlığımda bir eksiklik var demektir”

Erbaş, iki hafta evvel Suriye’nin İdlib kentine yapmış olduğu ziyareti de kıymetlendirerek, “Çeşitli taraflardan riskli bir ziyaretti ancak bu riskler bizim ‘Beklenen Sensin’ davetine icabet etmemizi engelleyemez. Kardeşlerin seni bekliyor, diyoruz değil mi? Türkiye Diyanet Vakfı’nın bir daveti, bir daveti ‘Beklenen Sensin.’ O sensin kelamını, ben üzerime alıyorum ve gidiyorum. Eşimle birlikte gittim.” sözlerine yer verdi.

Bölgede, tozun toprağın içerisinde yaşayan 3,5 milyon insan olduğunu hatırlatan Erbaş, şu bilgileri verdi:

“Bazen görmeyenler için bu masal üzere geliyor ancak bu masal değil, bu hakikat. Su yok, elektrik yok, konut yok, yiyecek yok, yani yokları üst üste koyduğunuz vakit adeta uzunluğunuzu aşar. Tüm yoklukların olduğu bir yer. Allah kimseye iç savaş yaşatmasın. Kimseyi vatansız, evsiz barksız bırakmasın. Artık şu hadis-i şerifi biz yalnızca okuyup kitabı kapatıp kütüphaneye mi koyacağız? Hadis-i şerife bakar mısınız, ‘Müminler bir beden üzeredir. Bedenin rastgele bir azasına bir diken batsa, bir ıstırap duysa bedenin her tarafı ondan rahatsız olur.’ Bir tarafınızda bir rahatsızlık olduğu vakit bunun ıstırabı, bütün bedeninizi sarar. Müminler de bu türlü olmalı. Efendimiz aleyhisselatu vesselam bu türlü tavsiye ediyor. Şayet Suriye’de, Libya’da, Filistin’de, Tanzanya’da, Afrika’da, Avrasya’da, Balkanlar’da, Güney Amerika’da, nerede olursa olsun bir mağdurun, mazlumun durumu, onun mağduriyeti, fakirliği, beni rahatsız etmiyorsa benim Müslümanlığımda bir eksiklik var demektir ki, bu hadis-i şerife uymuyorum demektir. Onun için biz, Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bütün dünyada olmaya çalışıyoruz.”

– “Ayasofya’da cami dersleri yapıyoruz”

Lider Erbaş, Ayasofya’nın tekrar cami olarak ibadete açılmasının İslam dünyasında büyük bir sevinçle karşılandığını söz ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Diyanet İşleri Lideri olarak evvel İslam ülkelerindeki öbür Diyanet İşleri Liderlerine, Din İşleri Bakanlarına bir mektup yazdım. Mutluluğumuzu paylaşma mektubu idi. O denli harika dönüşler geldi ki. Bu, alışılmış beklenen bir şeydi. Ayasofya bugün birebir vakitte bir mektep olma yolunda ilerliyor. 24 Temmuz 2020’de açtığımız günden itibaren Ayasofya’da cami dersleri yapıyoruz. Tefsir, hadis, Kur’an dersleri yapıyoruz. Şu anda Ayasofya’nın içinde sabah namazında 16 başka köşede Kur’an okunuyor, mukabele okunuyor. Dedim ki, Ayasofya bir mekteptir, bir okuldur. Onun okul olma özelliğini biz daha da geliştirerek devam ettireceğiz, aslına rücu etmesini sağlıyoruz.”

The post Ali Erbaş: Namaza ne kadar önem veriyorsak zekata da o kadar önem vermeliyiz appeared first on Memur70 Memurlar Kamudanhaber Memur Haber Sitesi.